25 Nisan 2013 Perşembe

Saliha Bir Eş İstiyorum



                Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti derken annem açtı yuva kurma konusunu. Saliha bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber geldi. Komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden daha da dine bağlı olduğunu duyunca sevindim.
                Gittik. Bir görelim görüşelim dedim. İlk ailesiyle konuştum… Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu, şaşırdım kaldım… Bir şey diyemedim… Kına gecesinde en iyi müzisyenler olacakmış, düğünde keza aynı… Ev dayalı döşeli olacakmış, hem de en pahalısından… Araba alacakmış son model hem de, çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçende… Anne hadi kalk gidelim diyecektim utandım.
                Kızla görüştürmek istediler… İslamiyet’e uygun olarak görüştük. On beş bilezik, en güzel gelinlik, en büyük düğün salonu… Ne diyeceğimi bilemedim.
                Ben Saliha bir eş istiyordum sadece…
                İstekleri bir türlü bitmiyordu. O anda yan taraftaki aynadan göz ucuyla baktım kendime. Görünüşümde bir iş adamı profili de yoktu. Yirmi beş dakika konuştu, istekleri bitince sıra bana geldi. Senin isteklerin nelerdir dedi. Bir an önce gitmek istiyordum, sıkılmıştım. Geleli bir saat olmasına rağmen dünya malına bağlananlarla birlikte olmak içimi karatmıştı. Tekrar sordu isteklerin nelerdir… Hayırlısı olsun dedim ve kalktım. Nezaketle ayrıldık evden.
                Yolda giderken telefon geldi. Amcam arıyordu. Yan komşuları Serhat amcanın kızı varmış. Serhat amca çok iyidir. Çocukluğumdan beri tanırım kendisini. Tamam dedim amcama geliriz… Serhat amcalara gitmek içi hazırlanıp annemle koyulduk yola, on beş dakika sonra ulaştık evlerine. Sohbet açıldı çocukluğumuzdan, başladı beni övmeye… Kızardıkça kızardım, utancımdan bir şeyde diyemiyordum. Derken söz asıl konuya gelmişti. Evladın seni severim. Maksat gençleri mutlu etmek. Allah-u Teâlâ’nın izniyle dedi ve başladı istediklerini saymaya… O kadar çok şey saydı ki uykum gelmeye başladı. En sonunda da benim oğlumun kumar borcu var. Onu ödemeden evlilik de olmaz zaten dedi. Birden gözlerim açıldı, şaşırmıştım açıkçası. Gözümü yerden alamadım uzun süre… Serhat amca gençleri görüştürelim dedi. Bir odaya girdik, kız konuşmaya başladı. Önceki konuştuğum kız gibi ne varsa her şeyi istiyordu. Konuşmasını çalan telefonu böldü. Açıp konuştu kapattı. Tekrar çaldı konuşup kapattı. Sonra tekrar…
                Dayanamadım sordum arayan kim diye. Eski nişanlısıymış, ayrılalı on gün olmuş. Neden ayrıldıklarını sordum. Çay bahçesinde bir erkekle otururken görmüş sonra tartışmışlar, tartışma da büyüyünce ayrılmak zorunda kalmışlar. Oturduğun kişi kimdi ki? Çalıştığı yerdeki müşterilerden biriymiş. Demek önceden çalışıyordunuz? Evet, ben masörüm dedi. Şoktan şoka giriyordum. Beş dakika da bilmediğim bir sürü şey çıkmıştı. Evlilik amacını sordum. Nişanlısı çok rahatsız ediyormuş. Farklı bir hayat farklı bir ortam istiyormuş. Açık konuşmak gerekirse hava değişimine ihtiyaç duymuş. Daha fazla dayanamayıp izin isteyip kalktım…
                Ben sadece Saliha bir eş istiyordum…
                Nezaketle ayrıldık annemle. Daha sonra öğrendim ki Serhat amca arkamdan bir sürü laf etmiş. Gülümseyip, bugün öven yarın söver dedim içimden. Artık evlilik düşüncesinden vazgeçmek üzereydim. Haftalardır dışarı çıkmıyordum. Akşamları hava almak için balkonda oturup kitap okuyordum. Karşı komşumuz geceleri çalıştığı için akşam dokuz gibi evden çıkıyordu. On yaşındaki oğlu da babasının arkasından ağlayıp dururdu. Her gece ablası çocuğu oyalamak için balkona çıkıyor ve her fırsatta benimle konuşmaya çalışıyordu. Bu sık sık tekrar etmeye başlayınca bunaldım artık. Bir akşam kıyamet ve ahiret kitabını alıp aynı saatte çıktım balkona, bir konu bulup yine başladı konuşmaya. Her akşam kitap okuyorsun dedi. Nedir onlar. İşte beklediğim fırsat gelmişti okumak istersen vereyim deyince olur dedi. Besmele çekip iki üç metre karşıdaki kıza attım kitabı. Hadi gir eve de okumaya başla dedim. Kitabı okumuş olacak ki bir daha balkona çıkmaz oldu.
                Evlilikten vazgeçmiştim, bir eş bulmak bana uzak görünüyordu. Aradan aylar geçmişti, o zaman zarfında birkaç kızla daha görüşmeye gittim annemle. Fakat netice aynı değişen bir şey yoktu. Bir Salı akşamıydı içim çok daralmıştı, adeta boğuluyordum. O gece iki rekât namaz kılıp yattım. Acayip bir rüya gördüm. Birine anlatmalıydım bu rüyayı. O akşam balkonda dolunayı izlerken telefonum çaldı. Gözüm dolunayda cebimden çıkarttım telefonu. Kimin aradığına bakmadan kulağıma götürüp açtım. Arayan ses tanıdıktı. Fakat o günden sonra hayatımın değişeceğini nerden bilebilirdim ki… Arayan en yakın arkadaşım Ali’ydi. Canı sıkılmış beni çağırıyordu. Abdest aldım evin yanındaki çay bahçesine gittim. Çocukluğumuzdan açıldı konu. Sonra gördüğüm rüyayı anlatmak istedim. Tozlu bir köy yolunda gidiyorum. Elimde bir tane kılıç vardı etrafımda ise bir sürü yılanlar… Yılanlar bir metre kadar yükseltmişler kafalarını yukarı doğru. Hepsi üzerime atılmak için fırsat kolluyordu. Kılıçla kendimi savunuyordum. Bana yaklaşanları öldürüp ilerliyordum. İleride uyuyan biri vardı. Bilmediğim bir ses işittim ama ortalıkta kimse yoktu. Uyuyan kişiye baktım. O ses yatan kişi Mus’ab bin Umeyr’dir dedi. Sonra ileride giden iki kişi gördüm. Biri Peygamberimizdi. Diğerinin kim olduğunu görmedim.
                Ali yorumlamaya başladı rüyamı; Düşmanlarını yenerek iyi bir neticeye ulaşacaksın dedi. Konu evliliğe geldi yine. Başımdan geçenleri anlattım. Dertliydim bu konuda. Benim eşim dünyaya bağlı olmamalıydı. Sadece dünyalık uğruna yaşamamalıydı. Uzunca dinledi Ali sıkıntılarımı. O konuşmaya başladı bu sefer. Evden çıkarken annem dedi ki bizim mahallede bir kız varmış anla görüştürmek istiyorlar seni. Yok, Ali bundan sonra kolay kolay kimseyle görüşmek istemiyorum dedim. Kızda pek istekli değilmiş zaten dedi. Niye diye sordum. O da birkaç kişiyle görüşmüş daha sonra evlilikten soğumuş iyice. Ali’nin annesi ısrar edince de olur görüşelim demiş. Tamam dedim. Yarın gideriz diye sözleştik.
                Rüyam geçek mi olacaktı acaba? Bu zamana kadar sabrettim önüme gelen engelleri Allah-u Teâlâ’nın izniyle aşmıştım. Ali ile vedalaşıp eve geldim. Konuyu anneme açtım. Yarın gidecektik görüşmeye. Çok heyecanlıydım nedense. Sabah ekenden kalkıp giyindim. Heyecan gitmek bilmiyordu. Bir sağa bir sola yürüyüp duruyordum evin içinde. İlk defa bu kadar heyecanlıydım. Öğle namazını kıldıktan sonra yola koyulduk annemle. Ali bizi kızın evine kadar götürdü. Kapıyı çaldım. Kapıyı babası açtı eve buyur etti. Biraz sohbet ettik söz asıl konuya geldi sonra… Kızın babası konuşuyordu; Evladım benim söyleyeceğim bir şey yok sen kızımla konuş bu konuları dedi. Şaşırmıştım gerçekten. Çünkü ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyordum. Dünyalık bir konu açılmamıştı ilk defa…
                Bir odaya aldılar beni kızla görüşecektim. Sandalyeye oturdum, ellerim masanın üzerinde avcumun içerisinde ise terleyen ellerimi silmek için bez bir mendil vardı. Odaya kız girdi. Nurani yüzlüydü. Önüne bakarak konuşmaya başladı. Diğer kızlar gibi bilezikten gelinlikten girmedi konuya. İlk sorusu namazdan oldu. Bana namaz kılıyor musun demedi, namazı kaç dakikada kıldığımı sordu. Mesela öğle namazını kaç dakikada kıldığımı sordu. On beş dakika civarında diye söyledim. Memnun odu… Sonra birikmiş ne kadar paran var deyince önceki görüştüklerim gibi konuşmaya başlayacak herhalde dedim içimden. Kırk beş bin lira var. Paranın zekâtını veriyor musun deyince yanlış düşündüğüm için utandım. Evet, veriyorum dedim. Konuşmasına ağır ağır devam etti. Sizden önce üç kişiyle görüştüm. Hepsinde zengindi, güvendikleri tek şey paralarıydı. Bütün konuşmaları paraya zenginliğe dayanıyordu. Dine ait hiçbir bilgileri yoktu ve namaz bile kılmıyorlardı. Size ilk sorum namaz oldu çünkü namazı doğru olan ve huşu içinde kılan bir insandan zarar gelmez. Ailesinin hakkını gözetir, haksızlık yapmaz. Herkes için en iyisini en güzelini ister. Kimseyi hor görmez ve ezmez. Böyle insanı bütün mahlûkat sever, mahlûkatın sevdiğini de Allah-u Teâlâ sever. Allah-u Teâlâ’nın sevdiği kul ise makbul edilen kuldur. Ve devam etti konuşmasına…
                Sonra zekâtı sordum çünkü o parada fakirlerin hakkı vardır. Fakirlerin hakkını gözetmeyen eşinin hakkını da gözetmez. Allah ondan nasıl razı olur ki. Ne kadar doğru konuşuyordu. Konuşmaları beni çok mutlu etmişti. Dünyalık bir şey istemiyorum diye dem etti. Yan taraftaki kitaplığı göstererek okuduğu kitapları gösterdi. Görünce çok mutlu oldum çünkü benim okuduğum Ehlisünnet âlimlerinin kitaplarını okuyormuş. Ben kızarıp terliyordum nedense, elimdeki mendil iyice ıslanmıştı. Benim ise kıza soracağım bir şey kalmamıştı, ben sormadan her şeyi anlatmıştı. Son olarak annemle konuşmak istedi, ben dışarı çıkmak için ayağa kalkınca elimdeki mendil yere düştü. Yere göz gezdirdim ama göremeden dışarı çıktım. Annemle on dakika kadar konuştular içeride, annem çıkınca evden izin isteyip ayrıldık. İki tarafta birbirinden memnun kalmıştı. Anneme içeride ne konuştuklarını sordum. Anneme nasıl davrandığımı ailemle olan ilişkilerimi sormuş. Çünkü anne ve babasının razı olmadığı bir evlattan Allah-u Teâlâ razı olmazmış.
                Eve gidince konuyu babamla konuştuk, çok sevindi. Abdest aldım iki rekât namaz kıldım odamda… Sonra birkaç gün önce gördüğüm rüya geldi aklıma. Elimdeki sabır kılıcıyla zorlukları aşmak nasip olmuştu ve sonuca ulaşmıştım. Bu günden itibaren düğün hazırlıklarına başlayacaktık. Söz kesilip aileler arasında yüzük takıldı. Düğün konusu biraz sıkıntılı olmuştu. Akraba tarafı çalgılı olmasında ısrar ediyor, ben ise dini yönden olmayacağını anlatmaya çalışıyordum. Ben yumuşak huylu oldukça onlar daha fazla üzerime geliyorlardı. Düğün çalgılı olurmuş onlara göre cenaze evi gibi dualar edilip mevlitler okutulmazmış. Ne yapacağımı şaşırmış ve iyice bunalmıştım. Defalarca haram olduğunu anlatsam da çalgısız olması gerektiğini kabul ettiremiyordum. Bir akşam evde akrabalarla toplandık bu konu hakkında konuşuyorduk. Bir şartla istediğinizi kabul ederim deyince hepsi şaşırdı. Herkes gözlerini bana çevirmiş ne diyeceğimi bekliyorlardı. Öldüğümde mezara benimle girecek olan varsa benim yerime hesap vermek isteyen varsa kabul edeceğimi söyledim. Kimse yüzüme bakmıyordu artık, utanmışlardı açıkçası.
                Bir Perşembe günü kız tarafıyla alışverişe çıktık. Nişanlım sanki yanımda köle gibi duruyordu. Ben ne göstersem olur beğendim diyordu. Bir insan bu kadar mı ince olabilirdi. Onun bu durumunu gördüğüm zaman ben en kaliteli en güzel olan eşyaları alıyordum. Onu mutlu etmek için elimden geleni yapmak istiyordum. Evimizi döşemiştik. Her şey çok güzel gidiyordu. Düğün günü gelip çatmıştı. Heyecandan ölecek gibiydim, elim ayağım dolaşıyordu adeta. Düğün tam istediğim gibi olmuştu.
                Evliliğimizin ilk yılları diğer evlilikler gibi tartışma ya da kavgayla geçmiyordu. Biz İslam’ın etrafında birleşmiştik. Hiçbir sorunumuz olmuyordu. Eşimin zekâsına, güzel ahlakına, güler yüzüne hayrandım. Onsuz zaman geçmiyordu. İşteyken fırsat buldukça arıyordum, sesini duydukça çok mutlu oluyordum. Konuşmasında içimi rahatlatan bir tesir vardı. Bunu nasıl yapıyordu bir türlü anlayamıyordum. Eve gittiğimde beni her zaman güler yüz ile karşılardı o anda bütün yorgunluğum giderdi. Yemek hazırlarken yardım ederdim. Sen otur yorgunsun deri bende içeri gidip otururdum. Onun üzülmesini hiç istemiyordum çünkü. Her ne isterse yerine getirmek için can atıyordum. Benden bir şey istesin diye gözlerinin içine bakardım.
                Arada bir arabamla gezerdik. Gezdirince mutlu olurdu. Yine bir gün gezdirmek için çıkıp arabaya bindik. Dönüp bana baktı. Sabır çok güzeldir, sabır insanı bu araba gibi ulaşmak istediği yere götürür dedi. Neden böyle bir şey söylediğini anlamamıştım. Biraz gezip eve gelmiştik.
                Birkaç gün önce yatak odasının kapısı bozulmuş kilidi zor açılıp kapanıyordu. Geçen gün mahallemizde hırsızlık olayı olduğu için odamızın kapısını kilitliyorduk. Bir haftadır eşimin midesi bulanıyor. Bunun içinde geceleri sık kalkıyordu. Benim uykum çok hafif olduğu içinde hemen uyanıyordum.
                O gece tekrar midesi bulanmış olacak ki kalktığını hissedip gözlerimi açtım ama uyandığımı anlamadı. Yavaş yavaş kapıya doğru ilerledi. Fakat o anda gözlerime inanamayacağım bir olay geçekleşti. Ben rahatsız olmayayım diye kilitli olan kapının anahtarına bile dokunmadı. Kapı kilitliydi ve eşim ‘Bismillahirahmanirrahim’ dedi ve kapıyı açmadan dışarı çıkmıştı. Bu durumu görünce kalbimin atışları hızlandı terlemeye başladım. Yataktan kalktım gözlerim kapıya odaklanmıştı. Yatak odasının camından lavabonun ışığı belli oluyordu. Lavaboda elini yüzünü yıkayıp ışığı söndürdü. Ben hemen yatağa yatıp uyuyormuş gibi yaptım. Fakat eşim kapıyı açmadan odaya girdi. Kalp atışlarım iyice artınca dayanamadım uyanmış gibi yaparak yatakta doğrulup oturdum. Eşimin yüzüne baktım. Adeta yüzü nurlanmış parlıyordu. Uyandığımı görünce gülümseyerek yüzüme baktı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim. Rahatsız mı ettim diye sordu.  Yok, çıktığını bile duymadım deyince gülümsedi ve yattı. İş gittiğimde sürekli olanları düşünüp duruyordum. Bu nasıl olabilirdi. Akşam eve gittiğimde zile basmadım ve kapıyı anahtarımla açtım. Kapıyı açtığımda eşimi karşımda buldum. İşten geldiğimde kapıyı açmak için bekliyormuş. Selam verip içeri girdim. Elimi yüzümü yıkayıp sofrayı hazırladık yemeği yedik. Bu gün neden durgunsun bir şey mi oldu diye sordu. Cevap veremedim. Dün geceki olayı nasıl sorabilirdim ki. Sana bir şey söyleyeceğim diyerek elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Gözlerinin içine bakıyordum. Buyur söyle dedim. Hamileyim dedi. O anda ayaklarım boşaldı. Düşüp kalmışım yere. Yarım saat sonra kendime geldiğimde eşim yanı başımda oturuyordu. Yattığım yerden doğrulup eşime bakınca utanıp yüzünü yere çevirdi. Bu habere o kadar çok sevinmiştim ki anlatamam.
                Akşamları işten eve gelirken artık bebek eşyaları alıyordum. Gece yattığımızda eşimle hep hayal kurup duruyorduk. Çocuğumuz belli bir yaşa geldiğinde ilk hangi kitabı okumalıydı acaba. İlk önce namaz kitabındaki bilgileri öğrenmeliydi. Ondan sonra hangisini okutsak acaba İslam Ahlakı mı? Herkese lazım olan İmanı mı okutsaydık. Yok, ilk önce Halifelerin menkıbeleriyle yeşertmeliydi kalbini. Benim evladım Ehlisünneti savunan, Ehlisünneti yaymak için çabalayan bir kul olmalıydı. Onu bu şekilde yetiştirmeliydik.
                Her akşam belli bir zaman dilimi içerisinde eşimle İmam-ı Rabbaninin mektubatını okuyorduk. Bir akşam okurken yorgunluktan gözüme ağrı girince eşime rica edip sesli okumasını istedim ve gözlerimi dinlendirmek için kapattım. 212. Mektubu okuyordu. Bir ara gözlerimi açtım elindeki kitap kapalıydı. Gözlerimi açtığımı görünce hemen kitabı açıp gözlerini kitaba dikti… Anladım ki o kadar sayfayı ezberlemiş ve ezberinden okuyordu. Okuduğu mektubu bitirince durdu. Mektubâtı bu zamana kadar kaç kere okudun diye sorunca bilmiyorum dedi. Peki, kitabı bitirmen ne kadar sürüyor? Bir hafta diye cevap verdi. Anladım ki eşim manevi derecelere yükselmişti… Beni rahatsız etmemek için kapıyı açmadan çıkması bir kerametti.
                O günden sonra eşime olan hürmetim ve saygım daha da arttı. Eşim bir evliya idi. İlmihal okuduğumda anlamadığım yerleri eşime soruyordum. Öyle güzel açıklayıp anlatıyordu ki hayran kalmamak mümkün değildi. Hikmetini bilmediğim en ufak bir davranışını görsem soruyordum. O da hemen açıklar, ilmihalin şu sayfasında yazıyor diye söylerdi. Her haline sabrediyordu ve her haliyle de şükrettiği ortadaydı. İslamiyet’i yaşayan bir numune vardı karşımda. Bu yüzden Allah-u Teâlâ’ya her saniye şükretsem yine az gelirdi.
                Eşimin birkaç kerametini daha görünce dayanamadım, artık ne pahasına olursa olsun bu konuyu konuşacaktım kendisiyle. Her zaman ki gibi işten geldim, yemek yedik konuyu konuşmak için eşimi karşıma aldım. Giderek büyüyen bir heyecanla yavaş yavaş konuşmaya başladım. İslamiyet’in en ince kurallarına en güzel şekilde dikkat ediyorsun. Konuyu uzatmak istemiyorum dediğim anda eşim konuşmaya başladı. ‘Sabır güzel şeydir. Sabrederken şükretmek daha güzeldir. İnsan her haline sabreder ve şükrederse Allah ona daha iyilerini ihsan eder.’ Artık ağzımdan tek kelime çıkmıyordu, eşimde konuşmasını bitirmişti. O günden sonra ona olan davranışlarım daha dikkatliydi. Onu kırabilecek her şeyden uzak duruyordum.
                Bir akşam annem aradı, komşu kızının düğünü varmış iki gün sonra; düğüne beni de davet etmişler. Eşimle birlikte gittik düğüne, her şey İslam’a uygun düzenlenmişti. Erkekler ve bayanların yerleri farklı bölümlerdeydi. Düğündeki İslam’a uyma titizliğine çok sevindim. Bir akşam kendisine balkondan verdiğim kıyamet ve ahiret kitabı geldi aklıma. On dakika sonra küçük bir çocuk geldi, o kızın kardeşiydi bu. Babası işe giderken arkasından ağlayan çocuk. Abi eğilir misin dedi. Eğildim kulağıma ablasının bana çok teşekkür ettiğini söyledi. Ben vesile olmuşum onun bu duruma gelmesine. Bunu öğrenince çok sevindim. Eşim hamile olduğu için çok fazla kalamadık düğünde eve gittik.
                Aradan aylar geçmiş ve eşim doğurmuş bir tane oğlum olmuştu. Hayatımızdan çok memnunduk. Eşimle her akşam kitap okumaya devam ediyorduk yine. Eşime üstadım diye hitap ediyordum. O benim üstadımdı. Dünya ve ahiret saadetim için en büyük vesile o idi. Geceleri rahatsız olmasın diye oğlumuz ağlayınca çocuğu alıp başka odaya gidiyordum… Aradan iki yıl geçmiş oğlumuz büyümüştü. Eşim her fırsatta sabır ve şükretmemi telkin ediyordu. Bir zaman sonra eşim hastalandı. Zamanımızın çoğu hastanede geçiyordu. Eşimin hastalığı artmış benimse elimden bir şey gelmiyordu.
                Bir akşam işten eve geldiğimde kapıyı çalmama rağmen açmadı. İçeri girdim. İçeriden bilmediğim mükemmel bir koku geliyordu. İçeri girdim eşim yatıyordu. İlk önce uyuyor zannettim. Uzun zaman uyanmayınca gidip uyandırmaya çalıştığımda vefat ettiğini anladım. O an yıkılmıştım. İçim yanmıştı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Annemi arayıp gelmesini istedim. Eşimi diğer gün defnettik. Eve girdiğimde burnuma gelen o güzel koku mezardan gelmeye başladı. Her gittiğimde o kokuyu duyardım… Göremiyordum… Onu özlüyordum sadece. Canım eşim üstadım vefat etmişti. Söylediği gibi yapmaya çalışıyor sabretmekten başka çare bulamıyordum. Her an onu düşünüyordum.
                Aylar sonra eve girme cesareti gösterdim. Gözlerim doldu ağlamaya başladım. Balkona çıkıp sandalyeye oturdum. Dolunay vardı. Ali’nin ben aradığı o akşam geldi aklıma. O akşamda aynı dolunay vardı. Gözlerimden yaşlar akarak dışarı çıktım. Doğru üstadımın, eşimin mezarına gittim. Saatlerce ağladım. O güzel kokuyu hissetmeye başladım tekrar. Arkamdan bir el omzuma dokundu. Arkama döndüm eşim nurlar içinde arkamda duruyordu. Heyecandan bir şey söyleyemiyordum. Başım dönmeye başladı ve bayılmışım sonra. Uyandığımda sabah ezanı okunuyordu. Kalktım etrafa baktım. Eşimi gördüğüm anda sabret dediğini hatırladım. Camiye gidip sabah namazını kıldıktan sonra dışarı çıkarken cebimde bir şey olduğunu fark ettim. Elimi cebime attım. Bir tane mendil vardı. Eşimin evinde ilk konuştuğumuz zaman avcumun içindeki mendil ayağa kalkarken yere düşmüştü bulamamıştım daha. Demek ki eşim bulup saklamış. Mendilin bilmediğim şekilde çok güzel bir kokusu vardı…
                                                                                                                                                                            27.11.2011


Vodafone 945




GENEL ÖZELLİKLER
Biçim Bar Tipi
Boyutlar 109,1x55,9x14,1 mm
Ağırlık (Baratya Dahil) 130 gr
Ekran 3.2" Arama ve bitirme tuşlarıyla yumuşak tuşlar
Renkler Siyah
1200mAH Batarya
Güç Yönetimi Konuşma Süresi (Max.) : 240 Dk
Bekleme Süresi (Max.) : 200 Sa.
Hafıza MicroSD kart yuvası, 16GB'a kadar artırılabilir hafıza
Şebeke Dört Bantlı GSM EDGE 850/900/1900/2100
Veri Ağı HSDPA 7.2Mbps
Bağlantı Bluetooth sürümü 2.1 + EDR , Tam-Yüksek hızlı USB 2.0(Micro USB), 3.5mm AV Konnektör
İşletim Sistemi Android 2.1 Eclair
Uygulamalar Fotoğraf Galerisi, Radyo, Müzik Çalar
Kamera 5 MP
GPS ve Navigasyon Google haritalar mevcut. G-Sensor




VODAFONE 945 FABRİKADAN KULLANICIYA Android 2.1 Eclair İŞLETİM SİSTEMİYLE GELİR. BU SİSTEM AKILLI TELEFONLARI PROFESYONEL OLARAK KULLANAN KULLANICILAR İÇİN YUETERLİ BİR SİSTEM DEĞİLDİR.
Çünkü bu sistemi destekleyen uygulama sayısı sınırlı, destekleyen uygulamalar ise kişileri tatmin edecek seviyede değildir. Örneğin son zamanların gözde anlık mesajlaşma uygulamalarından olan MesaggeMe bu telefonda orjinal sürümünde desteklenmemektedir. Ayrıca bazı gerekli bankacılık uygulamaları, hatların online işlem uygulamaları yine bu telefonun orjinal halinde desteklenmemektedir.
    Bunun sonucunda kullanıcılar ROM adı verilen yazılım geliştirmeleri sayesinde telefonun yazılımını yükselterek bu sorunlardan kurtulabilmeyi hedeflemişlerdir.  Ve piyasaya bir çok ROM sürülmüştür.
    Bu yazının devamında Vodafone 945 için yayınlanmış olan bir çok custom rom kullanabilmek için gerekli olan bilgilere, yayınlanan custom romların özelliklerine, eksik yanlarına, fazla yanlarına bakacağız.


YAPACAĞINIZ BÜTÜN İŞLEMLER TELEFONUNUZU GARANTİ KAPSAMINDAN ÇIKARTMAKTADIR. VE YAPILAN İŞLEMLER YAZILIMSAL İŞLEMLER OLDUĞU İÇİN DOĞABİLECEK HER TÜRLÜ ZARAR, SIKINTI KULLANICININ KENDİSİNE AİTTİR. digitalarea.tr gg HİÇBİR ŞEKİLDE SORUMLULUK KABUL ETMEZ.



VODAFONE 945 CUSTOM ROM YÜKLEME REHBERİ
Gerekli Dosya ve Yazılımlar
  1. recovery-clockwork-3.0.0.6-joe
  2. Recovery Manager
  3. Universal Androot yada Z4Root gibi root uygulaması
  4. Telefona atmak istediğimiz ROM dosyası
Öncelikle verilen linklerden gerekl, dosyaları temin edelim.
Şimdi adım adım ROM yükleme işlemini anlatıyorum:
  • İlk olarak indirmiş olduğumuz recovery-clockwork-3.1.0.6-joe.img dosyasını, Recovery Manager.apk uygulamasını ve root yetkisi vermek için kullanacağımız Universal Androot.apk uygulamasını ve telefona yüklemek istediğimiz ROM dosyasını telefonumuzun hafıza kartının ana dizinine atalım.
  • Telefondan Recovery Manager ve Universal Androot uygulamalarını kuralım.
  • Universal Androot uygulamasını açarak telefonumuzu sonraki açılışa kadar root edelim.
  • Recovery Manager uygulamasını açalım. Açılışta bizden superuser yetkisi istiyecek. Alov seçeneğine dokunarak yetki verelim.
  • Açılan uygulamada recovery seçeneğine giderek Install recıvery seçeneğini tıklıyoruz. Burada hafıza kartına atmış olduğumuz recovery-clockwork-3.1.0.6-joe.img dosyasını seçiyoruz.
  • Bir kaç saniye sonra recovery menüsünün yüklendiğine dair uyarı gelecek.
  • Telefonu kapatalım. Şarjımız %50'nin üstünde olsun.
  • DİKKAT: Burdan sonra yapılacak işlemler telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir. Sorumluluk tamamen size ait.
  • Telefonunuzun Home tuşu, ses kısma tuşu ve power tuşuna aynı anda basılı tutun. Siyah ekranda beyaz font ile ANDROİD yazısı gelince tuşları bırakabilirsiniz.
  • Recovery modunda dokunmatik çalışmaz. O yüzden tuşlarla hareket edeceğiz.
  • İlk olarak ses kısma tuşu yardımıyla wipe data/factory reset seçeneği üzerine gelip kamera tuşu yardımıyla içeri girelim. Burada bir çok no seçeneği ve bir tane yes seçeneği bulunmakta. Ses kısma tuşuyla yes seçeneğine gelip kamera tuşuyla seçelim.
  • İşlem bittikten sonra geri tuşuyla ana menüye dönelim.
  • Aynı işlemleri wipe cache seçeneğiiçinde uygulayalım.
  • Daha sonra advanced sekmesine gelip dalvik cache içinde aynı işlemleri uygulayalım.
  • Sıra geldi ROM'u yüklemeye;
  • Ana menüden install zip from sdc sekmesine gidelim. Buradan choose zip from sd card seçeneğine tıklayalım. Burada hafıza kartımızın ana dizini kaşımıza geliyor.
  • Buradan hafıza kartına atmış olduğumuz ROM dosyasını bulup tıklayalım. Ekrana bir çok no ve bir tane yes seçeneği geliyor. Yes seçeneğine tıklayıp ROM'u yüklemeye başlayalım.
  • Yükleme işlemi bittiğinde geri tuşuna basıp Reboot system now seçeneğini tıklayalım.
  • Telefon yeniden başlayacak ve yeni ROM'unuz yüklenmiş olacak.

Mavi Gözyaşı'ndan

Bir dost edasına bürünen gönlüm,
Girdiğim yolları başa getirdin.
Sıkı sıkı sarıldığım dalları,
Kırdın, ellerimi boşa getirdin. . .


Yüreğimi çıkarıp sundum bir gonca gibi,
Feryadımı çınlayan kubbelerde unuttum.
Paramparça bir gönül kaldı o zelzeleden
Yıllar önce sevgiyi, sevgilerde unuttum.


Yürü gönül, yürü ki bu yol dergaha gider,
Bu yol gama, kedere, acıya, aha gider.
Çıkabiliesen eğer bu yokuşu zirveye,
Hüzünlenme, o zaman sonu felaha gider.


Ateşe attın beni ey gözleri ela sen!
Eyledin en sonunda dertlere müptela sen.
Dumanlar kaplamışken dağlar gibi başımı
Az diyorsun çektiğim acılara hala sen!


Kumarbazın elinde tuttuğu zarlardayım
Satıldım haraç-mezat, süfli pazarlardayım.
Tebessümü görmedim, güzel söz işitmedim,
Zalim hareketlerde, acı azarlardayım.


Bahar Temizliği

Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini (kaset mi kaldı allah aşkına)
Atın.
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü.
Düşünüp durduğunuz o lafı.
Atın.
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’
Atın.
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
Kestiğiniz eski gazete küpürünü
İçinizi kemiren o ukteyi
Atın.
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini (faturaların altında duruyor)
Depodaki koşu bandını.
Atın.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını
Atın.
Arkanızdan konuşanları.
Önünüzü kapayanları.
Alamadığınız terfiyi
Oturamadığınız evi
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi.
Hatta en iyi karneyi.
Çalışmayan saatleri.
İşe yaramayan fikirleri.
Kaçan trenleri.
Zamansız yaşlandıran dertleri.
‘O gün’ olanları.
Halının altına süpürdüklerinizi.
Dolabın dibine iteklediklerinizi.
Atın.
Bakın, ne güzel güneş çıktı.

Newton's Cradle

                                           

C# (Simple Calculator)

{
int islem,sayi1,sayi2,sonuc;
 console.WriteLine("(1) Toplama İşlemi");
 console.WriteLine("(2) Çıkarma İşlemi");
 console.WriteLine("(3) Çarpma İşlemi");
console.WriteLine("(4) Bölme İŞlemi");
 console.Write("Yapmak istediğiniz işlem no:");
 console.Write("1. sayıyı giriniz:");
 sayi1=convert.ToInt16(Console.ReadLine( ));
 console.Write("2. sayıyı giriniz:");
sayi2=convert.ToInt16(Console.ReadLine( ));
 switch (islem)
{
case 1:
 sonuc=sayi1+sayi2;
 console.Write("Toplama Sonucu={0}", sonuc);
 break;
 case 2:
 sonuc=sayi1-sayi2;
 console.Write("Çıkarma Sonucu={0}", sonuc);
 break;
 case 3:
 sonuc=sayi1*sayi2;
 console.Write("Çarpma Sonucu={0}", sonuc);
 break;
 case 4:
 sonuc=sayi1/sayi2;
 console.Write("Bölme Sonucu={0}", sonuc);
 break;
default:
 console.Write("HATA");
 break;
 }
Console.ReadKey( );
 }

C# (Add Button)

Visual Studio Programında Yazılan Programa buton özelliği ekleme;
  • Visual Studio çalışma ortamı açılır,
  • File menüsünden, New alt menüsüne işaret edilir ve Project komutu seçilir. "New Project" dialog kutusu yazılacağı dile, çalışacağı ortama göre değişen proje tiplerini listeler.
  • Proje tiplerinden Visual C# Project ve Windows Application tipinin seçili olduğundan emin olunur.
  • Name özelliğine Proje Adı yazılır ve ok tuşuna basılır. Açılan Windows projesinde başlangıç olarak bir adet Windows Form tasarım görüntüsünde açılır.
  • Toolbox panelinden Button kontrolü panelin üzerine sürükleyerek bırakılır. properties paneli açılarak Button kontrolünün Text özelliğine "Proje Adı" yazılır.
  • Eklenen Button kontrolüne çift tıklanarak kod sayfasına geçilir. Button kontrolüne basıldığında çalıştırılacak kod yazılır;
  •                      ==> MessageBox.Show(" Proje Adı  Şu an saat" + DataTime.Now);
  •             NOT: Yazılan kodun ne anlama geldiğini belirtmek için yorum satırları kullanmak, kodları okumayı kolaylaştırır. Yorum satırları // ile başlayarak yazılmalıdır.
  • MessageBox.Show metodunun yazıldığı kodun üstüne, yapılmak istenileni belirten bir yorum satırı yazılır.
  • F5 tuşu ile proje çalıştırılır.